Dilimizde ev bark sahibi olmak gibi bir ifade olduğu herkesçe malum, evin ne olduğu bilinir de, barkın ne anlama geldiği biraz belirsizdir. Bu hafta bu konuyu sizlerle paylaşmak istedim. Dilimize adeta pelesenk olmuş  “ev bark” sözcükleri ikileme dışında kullanıldığında ev, “hayatta olanlara”; bark ise “ölmüş olanlara” ilişkindir. Türk dünya görüşünde ev, orta dünyanın kozmosu iken; bark, diğer dünyanın kozmosu olarak yorumlanabilir.
***
Deyimlere yansıyan “evi barkı yıkılmak”, “evi barkı bozulmak” gibi ifadeler, anlamlandırıldığında hem yaşadığımız dünyanın hem de öldükten sonraki hayatın devam edeceğine inanılan yaşamın esenliğini akla getirir. Bu bağlamda eski Türkler, kurganları, mezarları, türbeleri ölen kişilerin sonraki hayatları için barınak/ev olarak düşünmekteydiler. Bu bağlamda toprağın üst kısmı evin dışını, toprağın altında kalan kısım ise evin içini sembolize etmekteydi.
***
 “Bark” ifadesinin geçtiği ilk yazılı kaynaklardan birisi Orhun Abideleri ’dir. Kül Tigin Yazıtı ’nın güney yüzünde “Tabgaç kaganıng içreki bedizçig ıtı. Angar adınçıg bark yaraturtum. İçitaşın adınçıg bediz urturtum. Taş tokıtdım.” yani “Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum” ve aynı yazıtın kuzey yüzünde “Bark itgüçi bediz yaratıgma bitig taş itgüçi Tabgaç kagan çıkanı Çangsengün kelti” yani “Türbe yapıcı, resim yapan, kitabe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi.” 
Aynı yazıtın kuzeydoğu yüzünde “Barkın bedizin bitig taşın biçin yılka yitinçay yiti otuzka kop alkdımız” yani “Türbesini, resmini (veya heykelini), kitabe taşını maymun yılında yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik” şeklinde aktarılabilecek ifadelerde bark, “türbe, yazıt ve kitabe” anlamlarında kullanılmıştır. 
***
Türklerin kendi ölülerinin mezarlarına “bark” dedikleri küçük bir ev yaptırdıklarından bahseden Türk bilimci Bahaeddin Ögel, Kültigin için yapılan barkların taştan olup oymalarla süslendiğini, içinde yazıtların olduğunu, Gök Tanrı için sunulacak kurbanlar için bir sunak bulunduğunu ve ölünün bir resmi ile heykelinin saklandığını nakletmiştir. Aynı şekilde İbrahim Kafesoğlu’nun da aktardığı üzere özellikle Türk kültüründe büyüklerin hususî kabirleri yapılmış ve üstlerine bark denilen binalar inşa edilmiş, barkın iç duvarlarına da ölünün hayattayken katıldığı savaşlara ait sahneler resmedilmiştir.  
***
Köktürkçede “türbe, anıt-kabir” demek olan bark’ın kelime kökü, ba-r- olup “bir kimseyi, bir şeyi bir yere bağlamak, korumak, muhafaza etmek, siper altına girmek” demektir. Bu şekliyle korunaklı bir yer olan türbeye de anlamsal olarak uygundur. Sonuç olarak ölmüş atalara ilişkin inanış ve uygulamaların yaşatıldığı mekanlardan olan barklar, günümüzde Anadolu’daki yatır ve türbelerin en eski kaynaklarını oluşturmaktadır. 
SON SÖZ
Anadolu Türk kültüründe mezar gelenekleri araştırılırken Orta Asya’dan Anadolu’ya bir hat çizilip, söz konusu yerlerin kutsal mekanın dönüşümü bağlamında incelenmesi yeni sonuçlar elde etmemizi sağlayabilir.