Önümüzdeki eylül ayında 2023-2024 eğitim öğretim yılına başlayacağız. Milyonlarca çocuk ders başı yapacak. Öte yandan üniversiteler de de kayıtlar başladı. Bu yıl Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sosyal hizmet modellerinden yararlanan gençlerden Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) giren 319 öğrenci Türkiye’nin çeşitli illerindeki üniversitelere yerleşmiş.

Bu gençlerden 165’i lisans bölümlerini, 154’ü ise ön lisans bölümlerini kazanmışlar.  Öğrencilerin yerleştiği bölümler arasında Tıp Fakültesi, Psikoloji, Diş Hekimliği, Mühendislik Fakültesi ve Hukuk Fakültesi başta olmak üzere çok sayıda fakülte ve bölüm yer alıyormuş.  Bu çocukların başarısı gurur verici. Bu başarıda emeği geçenleri de tek tek kutlamak gerekiyor. 

***

Benim çocukluğum yetiştirme yurdunda kalan çocukların arasında geçti. Antalya’da Burdur Bağsaraylıların ağırlıkta olduğu Kızılarık Mahallesindeki Antalya İmam Hatip Lisesinin yakınlarında bahçeli bir ev satın almıştık. Biz de 1970’li yılların ortalarında Burdur Bağsaray’dan gelip oraya taşındık. Mahalleye en yakın ilkokul Antalya Yetiştirme yurdunun bitişiğindeki Gültekin ilkokuluydu. Orada Yetiştirme Yurdu’nda kalan çocuklarla birlikte okuduk. 

Yurdun diğer tarafında da o zamanlar Yavuz Selim Ortaokulu ve lisesi vardı.  Yurt tam ortadaydı.  Yurt çocukları ilkokulu, ortaokulu ve liseyi bitişiklerindeki okullarında okuyabiliyorlardı. Ancak 12 eylül darbesinden sonra  Yavuz Selim Ortaokulu ve lisesi olarak kullanılan okula, Işıklardaki  Antalya Anadolu Lisesi taşındı. Yavuz Selim Lisesi de Işıklar semtine taşındı. Antalya Anadolu Lisesi sınavla öğrenci aldığı için yetiştirme yurdunda kalan çocuklar burunlarının dibindeki bu okula gidemedi. Çoğu ortaokulu ve liseyi okuyamadı.  Bu yüzden Yetiştirme Yurdunun çocukları o kapatma kararından sonra çok büyük acılar ve de sıkıntılar çekti.

***

Halen Yetiştirme Yurdunda kalan arkadaşlarımın çoğuyla görüşürüm.   Aralarında Avukatlar,  Astsubaylar, Öğretmenler var. Bazıları esnaflık yapıyor. Yetiştirme Yurdunda kalan çocukluk arkadaşlarımdan Avukat İsmail Duygulu geçtiğimiz 19 ağustos akşamı katıldığı zoom toplantısında devletin yetim çocuklara nasıl baktığını kendi hayatından örnekler vererek anlattı. Toplantının iki konuşmacısı daha vardı. Biri çocukluğu İstanbul’daki kilise yetimhanesinde geçen Ermeni uyruklu kuyumcu Garabet Orunöz. Diğeri İsmail Duygulu gibi Antalya Yetiştirme Yurdunda kalan Uçak Mühendisi Nuri Hüseyin Aydın idi. Oradaki toplantıda devletin koruması altında 20 bin civarında çocuğun olduğu açıklandı. Geçmişte de 20 bin imiş. Nüfus artsa da koruma altında tutulan çocuk sayısı pek değişmemiş. Ancak sistem değişmiş.  Koruma altındaki 20 bin çocuktan 6 bin kadarı koruyucu ailelerde, kalanlarının ise sevgi evlerinde olduğunu söylediler.

***

Eskiden sevgi evi diye bir şey yoktu. Sadece yetiştirme yurdu vardı. Eskiden kız çocukları erkek çocukları aynı yurtta kalabiliyorlardı. Sonradan kız erkek ayırmışlar. Bunun son derece yanlış olduğunu anlattı İsmail Duygulu. Geçmişte o yurtlarda kalan kızlara erkek çocukların abilik yaptığını, onları koruduğunu söyledi. Bugün ise böyle bir ortamının kalmadığını anlattı.  Ayrıca Yetiştirme Yurtlarının yerine Sevgi evlerinin açılmasını da eleştirdi İsmail Duygulu.  Hatta sevgi evlerinin Fetö’nün ışık evlerinden esinlenildiğine dair iddialardan bahsetti. Dedi ki, “2000’li yıllardan sonra yetiştirme yurtlarının “koğuş” tipi, “ev” sistemine dönüştürülmek üzere çalışma başlatıldı. Yetiştirme yurtlarının yapısı, Çocuk Evleri / Sevgi Evleri haline getirildi.  İlk Çocuk Evi, 2000 yılında, Ankara’da açıldı. 2008’de Türkiye geneline yaygınlaştırıldı. Türkiye’de ilk Sevgi Evi, Mart 2011 tarihinde açıldı. Sevgi Evleri içerisinde her evde en fazla 4, her binada ise 12 ya da 13 çocuk kalıyor. “Çocuklar aile ortamı gibi evlerde yaşasınlar” gerekçesiyle alınan bu karar nedeniyle 2017 yılından bu yana da yetiştirme yurtları tamamen kapatılıp Sevgi Evi ve Çocuk Evi adı altında uygulamaya geçildi. 

***

Bu sistemin, Fetullahçıların “Işık Evleri” tarzı bir oluşum olduğu ileri sürülmüştür. Yurt sisteminden, ev sistemine geçişin en olumsuz yanı, korunma ihtiyacı içinde olan çocukların birbirlerini tanıması, bilmesi, dayanışma içinde olması tamamen ortadan kaldırılmış olmasıdır. Bu durum da çocukların birbirlerinden kopmasına, reşit olup kurumdan ayrıldıktan sonra, kendi aralarında dayanışmalarını önlemiştir”  İsmail Duygulu’nun o zoom toplantısında anlattıklarından bir hafta kadar sonra 28 Ağustos günü Bursa’da 17 yaşındaki bir kız çocuğu yarım kalan bir inşaatın asansör boşluğunda ölü bulundu. Yapılan araştırmada o kızın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı bir kuruluşta kaldığı ortaya çıktı. 

***

Yapılan açıklamaya göre bu genç kız, kaldığı kurumdan izin alıp çıkmış.  Bir daha da dönmemiş. Muhtemelen öldürülmüş. Nitekim polis şüphelendiği kişileri gözaltına almış. Devletin koruması altındaki bu çocukların can güvenliğini sağlayabilmeliyiz. Hiç birinin kılına bile zarar gelmemesini sağlamalıyız. Onları suçtan uzak tutabilmeliyiz.  YKS’de başarısına dönecek olursak,  bu çocuklar çok daha fazlasını hak ediyor. YKS’de 319’unun değil binlercesinin başarılı olduğunu görmeyi hayal ediyoruz. Çocuklar ile gençlerin dünyası keşfedilmeyi bekleyen bir derya olarak orada duruyor.