Yabancı okullar krizi, bir süredir gündemin kıyısında köşesinde tartışılıyor.

Nihayetinde; Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bazı Fransız ve Alman okullarının öğrenci alımını yasakladı.

Mevzuat açık, yasa net!

Bu anlamda kamuoyunun bir kesimince yapılan eleştirilerin aksine Bakan Yusuf Tekin’in haklı olduğunu düşünüyorum.

Hatta bu adımı atmakta geç bile kalındığını söyleyebilirim.

Ne diyor bakan?

‘Bu okullar, yasal mevzuata uysun! Faaliyetine devam etsin.’

Haklı kardeşim! Ne uzatıyorsunuz!

Sen mevzuata uyma, yasayı tanıma, kendi kanunu uygula, yanıltıcı beyanda bulun, denetime kapıyı kapat biz de seyredelim!

Ne ulan bu ülke! Sizin sömürgeniz mi? Müstemleke miyiz biz!

Her zamanki Batı hayranlığıyla ‘yok bu okullarda eğitim yüksek’, ‘yok bu okullarda insan yetiştiriliyor’ gibi maval okuyan asalaklara kulak asmayın.

Bu noktada bakanlığı destekliyorum.

***

Öte yandan Sayın Bakanın bu okulların statüsü konusundaki ilgili bir açıklamasını eksik bulduğumu da ifade etmeliyim.

Bakan bey bir konuşmasında yabancı okulların Lozan Anlaşmasıyla açıldığını söylüyor. O kapsamda açılanlarla uyum içinde çalışıldığını belirtiyor.

Fakat tarih, ülkemizdeki yabancı okul varlığının Lozan’dan da önce olduğunu ortaya koyuyor.

Cumhuriyette yabancı okullar Lozan ile resmi statüye kavuşuyor kavuşmasına ama Tevhid-i Tedrisat Kanunu bunlara yasal bir çerçeve çiziyor.

Bu nedenle Tevhid-i Tedrisat’ı bilmek zorundayız.

Ne oluyor bu kanunla?

Tüm misyoner ve azınlık okulları MEB denetim ve gözetimine alınıyor.

Okullarda dini ve siyasi amaçlı eğitim yasaklanıyor.

Müfredatlarına tarih, coğrafya, yurttaşlık, Türkçe dersleri ekleniyor.

Mezkûr okulların kitaplarında o güne kadar bulunan aziz resimleri çıkartılıyor.

Okul binalarındaki haçlar indiriliyor.

***

Peki, buna uymayanlara ne yapılıyor?

Direk Atatürk’ün talimatıyla kapatılıyor.

Amerikan kız kolejleri buna örnektir.

Ki biri de Bursa’da olan bu okullarda dini ve siyasi propaganda yapıldığı için faaliyetine son verilmiştir.

Sadece Bursa’da değil farklı illerde de benzer yaklaşımda olan okullar kapatılmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında çetin ve zorlu şartlar altında dahi bağımsızlığından taviz vermeyen ülkenin bugün yalnızca Türk öğrenci alımını durdurabiliyor olması da ayrı bir tartışma konusudur.

Başlıkta da dediğim gibi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bugün yaşıyor olsaydı yasal mevzuata uygun davranmaktan geri durup bildiğini okuyan okulların sonu, tıpkı Amerikan okulları gibi olacaktı.

Acaba bugün ‘çağdaşlık, modernlik, ilericilik’ gibi asla kendilerinde doğru yere oturmamış ve içi doldurulmamış beylik laflarla MEB’in kararını eleştirenler Atatürk’e benzer kamuoyu baskısını oluşturabilir miydi?

O nedenle Sayın Bakan, birkaç kendini bilmezin gazladığı kamuoyu baskısından çekinmemeli mevzuata uymayan okulun, bırakın Türk öğrenci alımını yasaklamayı doğrudan faaliyetini sonlandırmaya yönelik karar almalıdır.

***

Bir itiraz da şudur ki Sayın Bakan mevzuyla alakalı açıklamasında bu okullara giden öğrencilerin kanuna göre okullaşmamış görüldüğü için bu durumun kendisinin görevini yapmadığı anlamına gelebileceğini söyledi.

Sayın Bakanın bu ‘görevini yapma’ hassasiyetini eğitimde fırsat eşitsizliğinin ortadan kaldırılması başlığında da göstermesini bekliyoruz.

Her geçen gün piyasalaşan eğitim sisteminde toplumu sınıfsal bir kategorizasyondan kurtarmamak da görevini yapmamaktır.

İşte sınav sonuçları ve öğrencilerin başarı ortalamalarını görüyoruz. Bu tablo da aslında görevin yapılmadığının resmidir.

Kendi dilinde okuduğunu anlamayan mezunlar yetiştiren bir sistemde hiç şüphesiz görevini yapmayan birileri var demektir.

Sayın Bakan, bu konuları da en az elit çocuklarının yabancı okullara gitmesi kadar dert edinmelidir.

Eğitim ordusu nitelikli, yetkin ve donanımlı değilse ülkenin sınırları içinde vatandaşa sunulan eğitim kalitesi bölgeden bölgeye uçurum düzeyinde farklılık gösteriyorsa ve parası olanın daha iyi bir eğitime ulaşması sağlanıyorsa burada görevini doğru yapmayan birileri var demektir.

Evet, 22 yılda eğitimde niceliksel anlamda önemli mesafeler alındı. Fiziki şartlar eskiye nazaran iyileşti. Özellikle ücretsiz kitap devrim gibi bir işti. Ama nitelik?

İşte şu açıklama niteliği resmediyor:

2024-TYT'de ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin doğru cevap sayısı ortalamaları Türkçe (40 soru) testinde 21,427, sosyal bilimler (20 soru) testinde 9,001, temel matematik (40 soru) testinde 7,955 ve fen bilimleri (20 soru) testinde 3,478'dir. AYT matematik (40 soru) testinin ortalaması 5,547, AYT fen bilimleri testinin ortalamaları; fizik (14 soru) alt testinde 2,247, kimya (13 soru) alt testinde 1,457 ve biyoloji (13 soru) alt testinde 2,324 olmuştur…

Eğitimde fırsat eşitliğini savunan, piyasalaşmayı doğru bulmayanlara saygıyla…